Pandemide planlayıp iptal etmeye kıyamadığımız üç senecik ötelediğimiz ve sonunda hayallerimizi gerçekleştirdiğimiz 8 günlük Norveç rotamızla karşınızdayız.
Bizim için harika bir deneyim olan ilmek ilmek planladığımız rotamızın öncelikle özetini paylaşmak istedik. Bu rota için Miles For Dreams hesabından da ilham almadık değil 💐 Aynı zamanda Preikestolen maceramızı da bu yazıya ekliyoruz. Rotamızda bulunan diğer güzellikleri ise ilerleyen yazılarda sizlerle buluşturacağız.
Toplamda 2100 km yol yaptığımız rotamızı aşağıdaki harita üzerinden de inceleyebilirsiniz.
OSLO’DAN JORPELAND’A YOLCULUK
Öğle vaktinde Oslo Havaalanı’na inip yaklaşık iki ay önce rezerve ettiğimiz aracı teslim almak için Enterprise’ı bulduk. Şanslıydık ki kiraladığımız araçtan ellerinde kalmamıştı ve bize daha geniş bir araç önerdiler. Bu cömert teklifi seve seve kabul edip, sıcak çikolata ikramlarıyla da enerji depolayarak Jorpeland’a doğru yola koyulduk.
Rotamızda Heddal Stave Kilisesi’de vardı. Heddal, Norveç’in en eski ve en büyük ahşap kilisesi olarak tarihin derinliklerine uzanıyor. 13. Yüzyılda inşa edilen bu muazzam mimari, zamanın zorlayıcı etkilerine rağmen ayakta kalmayı başarmış.
Hala aktif olarak kullanılıyor, maalesef ziyaret ettiğimiz saatlerde kapalıydı, bu yüzden içini göremedik. Ama dışarıdan da oldukça etkileyici ve büyüleyici bir ihtişamla karşıladı bizi.
Mezar taşları da kilisenin göz kamaştırıcılığına yakışır sembollerle süslenmişti.
PREIKESTOLEN TIRMANIŞI
Heddal Stave Church sonrasında Jorpeland’a vardık. Uzun yolculuklarımızı, gece hava aydınlık olduğu için az uykulu ve daha az yorucu geçirdik (Norveç’te gece ve gündüz serüveni ile ilgili edindiğimiz bilgileri bu yazının en altına inip okuyabilirsiniz.). Jorpeland’da, Airbnb’den bulduğumuz tatlı mı tatlı tertemiz bir evde kaldık. Konakladığımız ev ve otellerin tamamına NORVEÇ’TE NEREDE KONAKLADIK? yazımızdan ulaşabilirsiniz.
Sabah 8 gibi uyanıp yola koyulduk. 4 km’si tırmanış, 4km’si iniş olmak üzere toplamda 8km’lik bir rota ile Preikestolen Kayası bizi bekliyordu. Başlangıcında iki otopark bulunuyor aşağıdaki otoparkta WC ve su şişelerimizi doldurmamız için çeşme mevcut. Biz yukarıdaki otoparka aracımızı park edip çantalarımızı hazırlayıp tırmanışa geçtik (Çanta içeriğimiz: Sandviç, Çikolata, Süt, Fındık, Bol miktarda su). Rota üzerinde su içilebilecek bir kaynak bulunmadığı için yanınızda bolca su bulundurmanız merdivenleri çıkarken baygınlık geçireceğiniz anda yar ve yardımcınız olacaktır. Bunun yanında su geçirmeyen konforlu bir yürüyüş ayakkabısı da rota boyunca standartlarınızı yükselten ikinci önemli faktör.
Rotanın büyük bir kısmı kayalık basamaklardan oluşuyor. Kondisyonumuz olmasına rağmen nefes nefese kaldığımız anlarda sırtlarında bebekleriyle yanımızdan geçen aileleri, yürüyen küçük çocukları, 70 80 yaşındaki teyze ve amcaları görüp utanarak tırmanmaya devam ettik. Çok sıcak olması ve kısıtlı suyumuzla inene kadar idare etmemiz gerektiği düşüncesi ekstra yorgunluk ve bitkinlik yaratıyordu.
Yol üzerinde ufak bir göl çıkıyor karşımıza. Çok soğuk olduğunu tahmin ettiğimiz bu suya çılgınlık yapıp girenler de oldu..
Kayaya yaklaştıkça, gördüğümüz manzaralar yürümek için oldukça motive ediciydi.
Son yokuşu da çıkıp ikonik kayamıza sonunda varıyoruz.
Fotoğraf çekilmek için hemen sıraya girdik. Bu devasa kaya oldukça tehlikeli çünkü altındaki fiyorta doğru eğimli ve ortadan çatlamış halde. Uzmanlar kayanın 10 yıl içinde bir gün tamamen yerinden kopup fiyortla buluşacağını söylüyorlarmış.
Kaya üzerinden fotoğraf çekilmek, olayın büyüsünü tam anlamıyla yansıtamıyor, ne yazık ki. Bu yüzden, yakınınızdan ya da orada tanıştığınız birinden yardım isteyerek, karşıdaki kayaya geçip sıra size geldiğinde fotoğraflamasını rica edebilirsiniz. Çünkü kayanın ihtişamı, ancak bu şekilde tam anlamıyla anlaşılabiliyor.
Onlarca kişi arasında tek bir kişi eğimli kayanın ucuna oturup poz verme cesaretinde bulunuyor bilin bakalım kim? Etraftakilerin çığlıklarıyla hepimizin yüreğini ağzına getiren bir an ve baktıkça baş döndüren bir kare buyrun ➜
Kayaya yakın yerde drone uçurmanın yasak olduğunu belirten tabelaları gördük. Bu nedenle insanlardan ve kayadan uzak bir bölgede dronumuzu uçurduk. Ve yine insanlardan oldukça uzak yerlerden görüntü aldık. Instagram hesabımız üzerinden detaylı drone görüntülerini izleyebilirsiniz 😊
Bu muhteşem manzara karşısında açlığımızı unutup fotoğraf çekilme telaşına girmişiz. Drone’u da sağ salim indirince içimiz rahat bir şekilde hazırladığımız sandviçleri yiyip manzaranın tadını çıkarıp dönüşe geçtik.
Tırmanışımız toplamda 2 saat sürdü. Dönüş yolu çoğunlukla iniş olduğu için hızlı süreceğini düşünüyorduk ki öyle de oldu fakat inişin kolay olduğunu düşünmeniz bizi üzer. Kocaman kayalardan ve dik yokuşlardan inerken dizlere sürekli baskı olduğu için belki de çıkmaktan daha çok ağrımasına sebep oldu.
İndiğimizde kendimizi otopark içindeki çeşmeye attık. Burada kendimize geldikten sonra park otomatlarında günlük park ücreti olan 250 NOK’u ödeyerek ertesi günkü rotamız olan Trolltunga tırmanışı için Odda’ya doğru yola koyulduk.
NORVEÇ’TE GECE VE GÜNDÜZ SERÜVENİ
Norveç’te gece ve gündüz süreleri oldukça karmaşık bir konu olduğundan, bu konuda sizi edindiğimiz bilgiler doğrultusunda aydınlatmak istedik.
Ülkenin gece ve gündüz saatleri büyük oranla coğrafi konumuna bağlı. Kuzey enlemleri üzerinde bulunduğu için yaz ve kış aylarında bu süreler önemli ölçüde değişiklik gösteriyor.
Norveç’in güney bölgelerinde, örneğin Oslo gibi, yaz aylarında (Nisan-Eylül arası) gündüz saatleri uzun ve gece çok kısa sürüyor veya bazı bölgelerde hiç yaşanmıyor (Bu muhteşem doğa olayı Beyaz Geceler olarak tanımlanmış). Kış aylarında ise (Kasım-Şubat arası) gündüz saatleri kısa ve geceler uzun sürüyor.
Norveç’in kuzey bölgelerinde, örneğin Tromsø gibi, yaz aylarında gece neredeyse hiç yaşanmıyor, güneş sürekli gökyüzünde görünüyor. Kış aylarında ise tam tersi, gündüz saatleri oldukça kısa ve geceler uzun sürüyor. Norveç’in en kuzey bölgeleri, Kuzey Kutbu’na yakın yerler, bazı aylarda; günlerce, haftalarca güneş göremeyebiliyor.
Seyahatimizi Haziran ayının son haftasına planlarken, bu kararın ne kadar doğru olduğunu gezi sırasında anlamış olduk. Hava kararmadığı için iki günde görebileceğimiz yerleri tek güne kolayca sığdırabildik. Biraz uyku ve yemek düzenimizi aksatmış olabiliriz (Günün nasıl bittiğini anlamadığımız için ve hala güneş tepede olduğundan gece 1’de yemek yemek ve saat 2-3’te uyumak gibi) ama Beyaz Geceler bize seyahatimiz boyunca çok büyük avantaj sağladı 👍
Adım attığımız anda Norveç’in büyülü doğasına kapılarak geçirdiğimiz ilk iki günümüzü sizlerle paylaştık. Trolltunga ve dahasını yazdığımız yazılarda görüşmek üzere 👋
1 Comment